Kurban Olmak Lazım

Şimdi başlıktan ve zamanladan anlaşılacağı üzere mesele hasıl oldu…Muhtemelki sıradan bir Kurban yazısı göz gezdirmekte yeterlidir denebilir ki, göz gezdirmeniz benim içinde yeterlidir. Bu kadar yazıp çizilen konu arasında ve  sırf yazıp çizdiği için de bireysel kulluğunu tamamlamış bu kadar elitist kaleme rağmen kaleme alınması gereken bir meseleyi Nefse Kurban etmemek adına; Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a aittir.

 

Müslüman yazar-çizer-düşünür-alim-aydınlaşan lakin bir türlü ÖRNEK olamayan kesimin topluma hitap etmeye başladığı günden bu yana ki özellikle son 15 yılda toplum önünde tartışılmayan konu yoktur herhalde. Elbette toplumun daha da Müslümanlaşmasına! vesile olacak hertürlü aracın kullanılması çok normaldir hatta Şer-i tabir ile Caizdir. Lakin bu araçlar daha Muvahhid bir toplum oluşsun diye midir ? yoksa dine ait olan en küçük bir âmelin bile yozlaştırılmasına amacından saptırılmasına sebeb olsun diyemidir?

Elbette toplumsal uyanışa vesile olsun diye çabalayan azınlık bir kesim vardır Allah onlardan razı olsun. Ancak salt farklı birşey söylemek adına veya sırf geleneksel İslam anlaşına muhalif olma adına anlamsızlaştırışmaya çalışılan önemli bir ibadet günü yaklaşmakta. Yaklaşmak diyorum zira daha yaklaşmadan gün tespiti bulanıklığı da ortaya atılmadı değil hani…

Elbette Kurban dar bir anlama hapsedilmemeli…Elbette kurbiyetimizi güçlendirecerek her türlü âmel Rabbimize kulluk bağlamında değerlendirilebilir. Kurban sözlükte kelime olarak YAKLAŞMAK – ALLAH’A YAKINLAŞMAK anlamındadır, denebilir, hatta bu anlamda bizi Allah’a yaklaştıran herşey bir anlamda Kurban’dır da denebilir ki buna da KURBAN OLMAK LAZIM. Tüm bunlara EyvALLAH…

Lakin: Kesilecek hayvanların durumundan tutunda kesilme biçimlerine kadar başlı başına disiplinleri olan (ki bu disiplinleri bizatihi Kur’an açıklamaktadır) bu ibâdeti KEVSER sûresine BATIL yorumlar getirerek gereksiz ve lüzumsuz, hani olmasa olur türünden yorumlar yapmak, yok efendim bunlar şaman türklerinden geçti diyerek İslam tarihinden bihaber yorumlar getirmek hatta bu kadar aç ve borçlu insan varken şimdi kurbanda neyin nesi demek ancak İslamı ve ona ait bir değeri anlamsızlaştırma çabalarından başka birşey değirdir ki bu da ancak Müşrik bir jargonun ürünüdür.

Vaktiyle,çok değil on-onbeş yıl önce laik kemalist kesim ve ona uşaklık yapan hatta uşaklık yapayım derken arada Allah’a ve Resülüne düşmanlık yapan Tv kuruluşları  her bayram havadan çekilmiş görüntülerle İstanbulun kan gölüne çevrildiğini bağıra bağıra haber ederdi, bu haberler ışığında belediyeler göreve çağrılırdı, Elbette şeytan ve dostları önce planlar sunarak tohum atar, sonrada yeşermesini beklerlerdi ki şimdi bu tohumların  meyveleri yeniyor. Önce Kurban bir ibadet olmaktan çıkarıldı, sıradan bir sünnete döndü, hatta olmasa da oldu… Sonra gözden ırak yerlere çekildi, belediyeler hizmet adına şehrin uzak yerlerinde yersiz işler yaptı. Şimdi iki gün sonar soğaka çıkınca bir gün öncesinden farklı ne var bir bakın bakalım…Göremezsiniz zira gözden ırak olan  gönülden de uzak oldu. Hatta şimdilerde yeni bir adet çıktı ver parayı kessinler kurbanı senin adına Afrikada, Suriyede yada Papau Yeniginede… Hem uğraşısı yok, kan yok pislik yok deri için mahelledeki iki dernek arasında kalmak yok, hanımda uğraşmaz hem, yok işkembesi ev kokar yok bu kadar eti nerde kıymaya çevirecez bunlardan da kurtulursun, hem yardım etmiş sayılırsın hemde oralarda kurban bedeli daha ucuz… Ancak iktisatta bir kural vardır: Ucuz kalitesizdir…

 

Oysa eskiden (ki artık bir cümleye “eskiden” diye başlıyorsan bilki yaşlanıyorsun) daha en az onbeş gün önceden şehir “TEZEK” kokmaya başlardı hemde mis gibi… Kurbanlıklar çok önceden alınır, müstakil evlerde yaşayanlar kalan sürede hayvanı kendi evlerinde kendi elleriyle besler, büyükbaş hisseye girenler hayvanın beslendiği ahırlara nerdeyse hergün gider göz atarlardı, Rablerine kulluklarının göstergesi olarak adadıkları hayvanları el bebek gül bebek besler, hatta gözleri bile bağlanırdı… Şimdilerde ümmetin gözü bağlı ya hayvanın bağlanmasada olur, hem şehir artık pis kokmuyor, zira şehri kuşatan insanlar o kadar PİSlenmiş ki, burunda bağışıklık yapmış kokuyu alamıyoruz artık…

 

Evet; KURBAN OLALIM ARTIK… Adem’in hayırlısından olalım artık, elimizde Rabbimize sunacağımız ne varsa en iyisinden sunmak kaydıyla, Kulluğu yaşamın tamamına yayarak, günaha ve fücura bulaşmadığımız her günü kendi bayramımız sayarak yaşamalı-yaşatmalıyız. Daha ilk insandan beri Rabbine kul olmak isteyen muvahhidlerin ayrıcalıklı bir ibadeti olan Kurbana yakışır bir duruş sergilemek için once bu konuda Vahiyden uzak bir anlayıştan beri olmak gerekir.

 

Hz.Adem’in iki oğluyla başlayan bu kulluk  şuuru ancak şuurlu ve ihlaslı ellerde ya Adem’in hayırsız evladında olduğu gibi solacak yada kıyamete kadar yemyeşil kalacaktır. (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.(Maide-27)

 

Enes (r.a)’ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Medine’ye gelince, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber’in, bu iki günün özelliğini sorması üzerine ashâb-ı kirâm; “Câhiliye döneminde bizler bu iki günde eğlenirdik” dediler. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: “Allah o iki günün yerine, size bunlardan daha hayırlısını vermiştir. Biri Kurban Bayramı, diğeri Ramazan Bayramı.” (Ebû Dâvud, Salât, 239; A. İbn Hanbel, III, 103, 235, 250)

 

Sadece bu haber bile bu günün diger günlerden farklı bir gün olduğunu gösterir. Ayrca Hacc súresinde belirtilen ayetlere de “Onlar sadece hac esnasında yapılanlar için geçerlidir” demek ayrı bir garebettir.

Yine konu hakkında ufuk açması açısından şu anektodu da aktarmak isterim:

Ebu Hanife : Zengin olan mukime vaciptir…

İmam Malik : Mukim olmasa da vaciptir…

İmam Muhammed : Terkine Ruhsat olmayan sünnettir…

Evet kafa kesmenin güncelliğini koruduğu bir zaman diliminde kafaları da fazla ütülemeden muhtemeldir ki tatil planları çoktan yapıldı, belki önceden izin alınıp yola da çıkılmıştır. Elbette başka yollara çıkanlar da olmuştur, her ne kadar “Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımızda değiştirmemeliyiz” denilse de siz sırat-ı müstakim olana doğru çıkmaya devam edin, Zira daha çok yola çıkılır ve daha çok yoldan çıkılır… Ves-selam…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir