Eyyüp (as) ve Modern İnsan’ın Unuttuğu Haslet, Sabır

 Bismillahirrahmanirahim-

Hamd bizi yoktan var eden, bize hidayet veren, bizi yaşatan, vakti geldiğinde öldürecek ve yeniden yaratacak olan Alemlerin Rabbi Allah (cc)’ a aittir. Salat ve selam ona, tüm resullerine ve ona iman etmiş tüm müminlerin üzerine olsun. Şüphesiz Rahmeti ile tüm insanlar kuşatan Rabbimiz bize hidayet kaynağı olarak verdiği yüce kitabı Kur’an ile kıyamete kadar yol göstermeye devam ediyor. Yolumuzu aydınlatmaya, en karanlık zamanlarımızda bize nur olmaya devam ediyor. Bizi böyle bir rahmet kitabı ile nimetlendiren Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Rabbimiz bize yüce kitabında değişik vesileler ile yol gösterirken, şüpehiz bizler için en etkili olanları Peygamber kıssalarıdır. Bunlardan biride gösterdiği sabrı ile Rabbinin rızasını kazanan Hz.Eyyüp (as)’dır. Hepimizin bildiği üzere Hz.Eyyüp (as) bir hastalık ile imtihan edilmiş ve

“Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti. Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.). Katımız’dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma. Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.”

Kendisinde az ama öz bir şekilde bahsedilir ve onun üzerinden başta Hz.Peygamberimiz (sav) olmak üzere tüm insanlığa sabır anlatılır. Kur’an’da sabır Hz.Eyyüp (as) üzerinden anlatılır. 100’den fazla ayeti kerimede sabır ve fazileti anlatılır. Gögüs germek, karş koymak, dayanmak ve zorluklar karşısında Allah’ın rızasını kazanmak için nefsin arzularına dayanmak anlamında kullanılır.

Sabır, içine düşülen ve nefsin arzu etmediği bir durumdan ancak Allah’ın izin verdiği bir çıkış yolu bulana kadar sebat etmek ve Allah’ın sınırını çiğnememektir. Hz.Eyyüp (as) hastalık ile imtihan edilirken bize bir şey öğretiyor. Ne ile imtihan edilirsek edilelim,

Başımıza gelen Allah’ın bilgisi dahilindedir ve bu Rabbimizin bizim kulluğumuzu tasdik etmesi için bize sunduğu bir fırsattır. Evet, Rabbimiz yüce kitabında zaten bizi imtihan edeceğini açık şekilde beyan ediyor :

“Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara-155)

İşte Allah’ın (cc) kullarına sunduğu bu imtihandan Hz.Eyyüp (as) gibi yüzümüzün akı ile geçmenin ilk şartı bunun Rabbimizin dilemesi ile olduğudur. Allah (cc) dilemeseydi elbette o istemeseydi olmazdı.

Başımıza gelen musibetlerden ve darlıktan genişliğe çıkmanın yolu da yine Allah’ın (cc) dilemesi iledir. Hz.Eyyüp (as) Rabbine karşı asla isyana girmedi, şikayet etmedi , bunun ancak Rabbinin dilemesi ile olduğunu ve o izin verirse bundan kurtulacağını çok iyi biliyordu. Onun için o eşine iyileştiğimde sana sopa ile vuracağım diyordu, çünkü emin idi,  Rabbine dayandığı zaman bu hastalıktan kurtulacağını.

Peygamberlerin Ortak Özelliği

Kur’an’da bize zikredilen tüm peygamberlerin ortak özelliklerinden biri de şüphesiz Allah’ın sınamasına karşı sabırlı olmalarıdır. Sadece Eyyüp (as)’da değil diğer resullerde de benzer karakterleri görüyoruz. Örneğin Mısır’da istemeyerekde olsa bir kişinin ölümüne sebeb olan Musa (as) bu durum karşısında sabırla Allah’tan kendisine bir çıkış kapısı açmasını bekliyor… Yine aynı Musa (as) 8 yıl bir kişinin (işçilik yapmayı kabul ederek aslında tüm hayatı sabır taşları ile döşenmiş bir yolculuğa da başlamış oldu. Allah(cc) onu ve kavmini nice mucizeler ile donatmasına ragmen kavmi sapmaya devam etti ancak buna ragmen sabırla sırat-ı mustakim üzerinde kaldı.

Nuh (as) bizzat kendisi dile getiriyor, gece söyledim, gündüz söyledim ama kâr etmedi diyor, kuran bize Binden elli sene eksi kaldı diyor, nasıl bir sabır örneği göstermiş ki Nuh (as) üstelik ailesi bile kendisine inanmamışken…

Hz.Yusuf (as)’a ne demeli? peki. Kardeşleri tarafından tuzağa dürüşürülmüş olmasına ragmen, sahibi ona bir oyun kurup üstelik iftira atarak onun yıllarda zindanlarda kalmasına sebeb olmasına ragmen sabırla ve metanetle Allah (cc)’a sığınarak Rabbinden yardım dilemesi ve ancak Allah’ın dilemesi ile felaha ereceğine iman etmesini  biz nasıl anlatırız günümüz insanına? nasıl anlarız veya anlamaya çalışırız bu durumu?

Ateşe atılan İbrahim (as) kime ne anlatıyordu acaba? İbrahim (a.s) hala tebliğ ediyor bize, hala davet ediyor ateşe atılırken bile kalbinde zerre kadar pişmanlık duymayanların  Allah (cc)’tan başka sığınacak bir yerlerinin olmadığını ve buna iman edenlerin tek velisinin Allah (cc) olacağını, şüphesiz Allah (cc)’ı kendisine vekil tayin edenlere ateşin dokunmayacağını…

Gözü yaşlı, hüzünlü ve sabretmekten başka hiç bir şeyi olmayan bir insanın ruh hali ile Mekke’yi terk eden Hz.Peygamberi düşünün… Ne diyordu, elbet bir gün döneceğiz. Taif’de taşlanırken beddua etmiyor, kendisine zülm eden topluluğa karşı sabrederek Rabbinin rızasına uygun davranmayı umuduyordu. Hz.Peygamber’in (sav) hayatının her aşaması güzel bir sabır ile sabrediyordu, zira Rabbi böyle emrediyordu… “( Ey Muhammed) Sen güzel bir şekilde sabret, şüphesiz onlar azabı uzak görüyorlar” (Mearic – 5,6)

Aslında biraz daha derinlemesine baktığımızda Hz.Peygamber’in (sav) hayatının neredeyse tüm aşaması sabrın bir çeşidine örnektir ve başta da belirttiğimiz gibi SABIR  Hz. Eyyüp örnekliğinde bütün peygamberin ortak vasıflarından biridir. Peki bunun, yani bu hasletin bizim hayatımızda nasıl bir karşılığı olmalı ?

21.yy insanı aslında hız insanı. Her şeyin hız ile ölçüldüğü bir dönemde yaşıyoruz. Telefonlarımız, internet bağlantı hızlarımız, bilgisayarlarlarımızın kapasitesi, bindiğimiz arabalar, kullandığımız taşıma araçları, uçaklar, trenler, herşey hız ile ölçülüyor. Eğer herhangi bir firma yeni bir ürün çıkaraksa, mesela yeni bir telefon, onu eskiye ve rakiplerine oranla daha hızlı olduğunu öne sürerek sahiplenmeye çalışıyor. Daha hızlı uçaklar, eskisinden daha hızlı trenler vs. Yaşamımızı kuşatan ne varsa mutlaka bir hız ekseninde konumlandırılıyor ve insan mutlaka bir şeye yetişmeye çalışmak zorunda kalıyor. Sonsuz ve ölçüsüz bu hız anlayışı ve hatta bu hız zorunuluğu bize durmayı, duraklamayı, azıcık beklemeyi yani aslında sabretmeyi unutturuyor..

Başımıza gelen en ufak bir musibette hemen çağın gerektirdiği hızda karar alıp ve yine çağın gerektirdiği şekilde meseleyi bertaraf etmenin derdine düşüyoruz. Oysa Rabbimizin bizden istediği çağın gereklerine değil, onun rızasına uymak ve Allah’ın hudunu çiğnemeden kullukta sabırla ısrar etmektir.  Çünkü Sabrın zıddı sabırsızlık değildir, sabrın zıddı Allah’a isyandır. Ve biz sabırsız davrandıkça aslında farkına varmadan Allah’ın takdirine isyan etmiş oluyoruz.

Faiz ile borçlanmak yerine fakirliği kendisine daha izzetli gören kimseden daha sabırlı kim olabilir sizce ?

İffetli bir bekarlığı kendine tercih eden genç..

Dilenmek ona buna el açmak yerine, yamalı elbiseyi tercih eden kişi…

20 yıl, belki 30 yıl boyunca kira ödeyen, ama kira öder gibi faizle ev almayan belki bu dünyada kiracıdır ama kim bilir ahirette ne saraylar onu bekliyordur !

Sayısız hastalıklar ile boğuşurken tek bir şikayet etmeyeni hatta bunu kefaret sayan kişinin sabrı gibi bir sabır…

Evet, çağımız insanı herşeye burada, bu dünyada sahip olmak istiyor. Hayalleri bu dünya üzerine, ahireti, cenneti hayal eden neredeyse yok gibi.  İşte bu peşinci anlayış bize salih insanların ahlakı olan sabretmeyi unutturyor ve onun yerine ilkesiz ve ölçüsüz bir şekilde saldırmayı öğretiyor. Bu sabırsız ruh hali, herşeyi bize yapma hakkı veriyor, oysa bu dünya hayatı için bakın Rabbimiz ne buyuruyor :

“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.” (Hadid-20)

Ve yine yüce Rabbimizin bize kur’anda sık sık bildirdiği “ Sabredenleri müjdele” ifadesi bizim için bir mücadele ilkesi  ve kulluk ahlakı olmak zorunda. Rabbim sabırla yolunda ilerlemeyi ve sırat-ı müstakim üzere can vermeyi tüm müminlere nasip eylesin.

Hamd ancak alemlerin Rabbi Allah’a aittir.

Not : Sabır ile ilgili bahsedilirken Sabrın zillet ile ilgili kısmı yani haksızlığa karşı sessiz kalma, boyun eğme meselesi kendi içinde önemli bir konu olduğu için ona özel bir yer ayarmak  gerektiğini düşünürek burada fazla yer vermedik. İnşAllah bu konuyu da ele almak nasip olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir